Nükleer, biyolojik ve kimyasal kazalar gibi insan kaynaklı afetler; içinde bulunduğumuz dünyanın temel sorunlarındandır. Bitmek bilmez tüketim isteği, pazarlama taktikleri ve üretimde yapılan hatalar doğanın bozulmasına yol açmıştır. Bu gözle görünür değişim de; insanların çevre konusundaki endişeleri ve farkındalıklarını arttırmış, bizleri sürdürülebilir ürünleri tercih etmeye itmiştir.
Kıyafetlerin üretim sürecindeki genel algı, aşırı kaynak tüketimi, sınıf eşitsizliği ve çevre kirliliği ile ilişkilendirilebilinir. Bu da moda endüstrisinde bir bilinçlenmeye yol açmış ve sürdürülebilir modaya zemin oluşturmuştur; büyük şirketlerin yalnızca çevre dostu ve yeşil stratejilerle ilgilenen bir yönetim kurulu olduğu da bilinir. Sürdürülebilirlik, gelecek nesillere yeşil bir miras burakmak için çok önemlidir ve pozitif çevresel, sosyal ve ekonomik etkiler arayan şirketler için bir hedef haline gelmiştir. Tedarik zincirinde geri dönüşümü teşvik eden eko-verimlilik yaklaşımı, şirketler tarafından aşırı israftan kaçınmak için değerlendirilmektedir.Sürdürülebilirlik kavraramının yalnzıca tek bir tanımı olmamakla beraber moda endüstrisinde bu terim ‘’gelişen yavaş moda hareketinin bir parçası’’ olarak tanımlanır ve terim eko, yeşil ve etik moda anlayışları ile beraber kullanılır. Dolaysıyla; sürdürülebilir moda hareketleri çevreye verilen zararı azaltarak insan ve doğa arasında bir denge kurar. Tek bir ürünü farklı şekillerde tüketmek ‘’yaşam döngüsü’’ algısıyla mümkündür.
Moda, ‘’güncel trendleri temel alan ve giyim sektörünün en önemli birimlerinden biri olan stil’’ olarak tanımlanır.Trendlerin çok hızlı bir sürede değişmesi; önceki sezondaki kıyafetlerin modasının geçmesine ve tüketici tarafından ilgi görmemesine yol açar. Hızlı moda markalarının büyümesi ve piyasaya hakim olmasıyla beraber tüketiciler tek kullanımlık ürünler almaya başlarlar. Bu hızlı tüketim de moda endüstrisinin; küresel karbon emisyonunun %10’una ve küresel atık suyun %20’sine sebep olduğu gerçeğine yol açar. Bu da bize gösterir ki hızlı moda algısı; endüstri çevre kirliği ve toplu tüketime ön ayak olmaktadır.
Her ne kadar hızlı moda algısı endüstrinin kalbinde yer alsa da;araştırmalar gösterir ki tüketicinin çevresel konulardaki farkındalığı arttıkça; sürdürülebilirliğe olan ilgisi de eş zamanlı artar. Markalar, geleceği tehlikeye atmadan, mevcut çevresel, sosyal ve ekonomik talepleri karşılayarak çevre dostu ve sürdürülebilir olabilirler. Aynı zamanda sürdürülebilir moda; gelenekleri, görenekleri, yenilenmeyi ve çeşitliliği kabul eder.
Sonuç olarak insanların günlük yaşamda yaptığı seçimleri değiştirmeleri ufuk açıcı olabilir. Alışkanlıkları değiştirmek ve ileriye dönük yeni yollar bulmak yaratıcılığı artırır ve iyi hissetmek için gerçekte neye ihtiyacımız olduğuna dair daha güçlü bir farkındalık geliştirmeye yardımcı olur.Azalt, yeniden kullan, onar ve geri dönüştür sloganı bize daha sürdürülebilir bir yaşam için temel ilkeleri verir. Aynı zamanda günlük işlerimize daha dikkatli bir yaklaşımı temsil eder. Yalnızca ihtiyacımız olanı satın alarak ve mümkün olduğunca uzun süre kullanarak doğaya bir katkıda bulunabiliriz.
Sürdürülebilir moda prensipleri ise şu şekilde sıralanabilir. SAYGI olmadan burnumuzun ötesini göremeyiz ve gerekli çevresel iyiliği gerçekleştiremeyiz. Kendimize, bir başkasına veya hassas ekosisteme zarar verebiliecek herhangi bir şeyi kullanma fikrini REDDETmeliyiz.İhtiyacımız olmadığı sürece her türlü tüketimi AZALTmalıyız. Elimizde var olan ürünleri YENİDEN KULLANMAK için yaratıcı yollar aramalıyız. Kullanılmış ürünleri yararlı bir amaca sahip olacak şekilde YENİLEMEliyiz. Kullanılmış ürünleri GERİ DÖNÜŞTÜRMEliyiz. Şeffaflık amacıyla bireylere, iş dünyasına ve hükümet eylemlerine karşı zihinsel, ahlaki veya yasal olarak hesap verebilme SORUMLULUĞUNA sahip olmalıyız. Bir ürünü satın almadan önce YENİDEN DÜŞÜNMEli, YEŞİLLENMEyi teşvik etmeli ve hasarlı gördüğümüz yerleri ONARMALIyız.